27 Eylül 2012 Perşembe

Şirince #2

Eveeet! Bir önceki postta söz verdiğim gibi Şirince'de neler yaptığımızdan birazcık ( gevezelik limitlerim dahilinde :)) bahsedeceğim. Öhö öhö! Bir gece önce kulağımdan rahatsızlanıp koşa koşa doktora gitmiş, bir de saatlerce aslında burnumuzun dibinde olan eczaneyi aramış olmanın veridiği yorgunlukla sabah yataktan sürünerek kalktım. Basmane Gar'da L. ve Ays. ile buluştuk. Biletlerimizi alalım dedik. L'nin yanlış tren saatlerine baktığı anlaşıldı, 1 saat zamanımız kaldı biz de doooğru tıkınmaya gittik. Sonra tren saati geldi, bindik işte sonra da indik yani bu arada bi atraksiyon yok :). Selçuk'ta biraz dolanıp sonra Şirince'ye gitmeye karar verdik. L. bizi hayvansı sandviçler yapan bir yere götürdü ve ölümüne yedik ve kocaman ayranlarımızı içtik. Sonra Selçuk pazarına girdik. Ays. bizi hayattan bezdirdi ve nihayet bir şort bir t-shirt alabildi :D Neyse sonra dolmuşa binip Şirince'ye L'nin anneannesi ve dedesinin evine gittik. Orda hayattan bezmiş halde 2-3 saat dinlendik. O sırada L'inn arkadaşı C. geldi. Dolaşmaya çıktık. Kilise'ye gittik. Tıkındık. Ayaklarımıza kara sular inene kadar dolandık. Ben Ays.'ın rahat bıraktığı aralarda fotoğraf çekebildim falan :) Neyse gezmeyi bitirdik, L bizi (pansiyon sahibi mi denir ne denir bilemedim şuan) bir tanıdığıyla tanıştırdı. Önce pansiyonu gezdik, fotoğraf çekildik ( pansiyon deyince farklı algılanabilir ben çalışma prensibi bağlamında öyle söylüyorum. Yoksa butik otel adını hakedebilecek tarzda döşenmiş bir binaydı. İçeriden çıkasımız gelmedi.) Sonra kahve içtik ve sohbet edip eve döndük. Benim uzun pozlama sonucu yaptığım hayalet fotoğraflarımı kıskanan L. ve Ays. için hayalet fotoğrafı çekelim dedik. Arada bakkala gidip tıkınacak birşeyler aldık ve onları yedik. Sonra sabah erken kalkalım diye başlarının etini yedim ve uyuduk. Sabah kalktım. Herkes uyuyor. L. ve Ays.'ı silah zoruyla uyandırdıktan sonra giyindik ve kahvaltı etmeye gittik. Kahvaltımızı ettik ve eve döndük. Ays. bize kahve yaptı onu içtik ve L'nin dedesiyle beraber onların tarlalarına ( tarla deyip geçemeyeceğim kusura bakmayın, baya dağa tırmandık yani ) gittik. Tabi bu kısım yazdığım kadar kolay olmadı hayattan bezdik ve sürüne sürüne geri döndük. ( Anladım ki ben metropol çocuğuyum, doğa bana göre değil :) ) Neyse sonra birazcık daha dolandık ve hediyelik eşyalar aldık. Hain L. ve Ays. dondurma yediler, ben boğazlarım rahatsız olduğu için uzaktan bakmakla yetindim. Daha sonra oradaki bir müzeye gittik ve orayı gezip eve döndük.


Evde dinlendik eşyalarımızı toplandık ve tren saatlerini öğrendik hazırız artık saati bekliyoruz. Dışarıdan L'in anneannesi seslendi. Gittik baktık. İki Fransız turist ( aslında fotoğrafçı sanırım :)) biri bayan biri erkek olmak üzere Şirince'delermiş. Kafalarında konsept belirlemişler ve ileriden yürüyerek gelen geleneksel giyimli bir erkek veya bayana ihtiyaçları varmış. Muhteşem(!) ingilizcemiz sayesinde Bayan olanla ( Iva ) iletişim kurabildik. Erkek olan ise ( Pascal ) baya ileride tepede bir binanın camında öküz boyutlarında olduğunu düşündüğüm objektifiyle olayı fotoğraflamaktaydı. Neyse işte yardım ettik, teşekkür aldık. Sonra yollara koyulduk. Dolmuşa bindik. Selçuk'ta indik koştura koştura tren'e giderken , Pascal ve Iva'yı gördük. ( Dolmuş boyunca da yakınmıştık neden maillerini bir şeylerini almadık diye, çünkü fotoğraflarda L'nin dedesi vardı) Şaşırdık, konuştuk falan L mailini verdi fotoğrafı atmaları için bize. Bu postta onu da paylaşmayı düşünüyordum ama henüz gelen giden yok maalesef :D


İşte böyle geçti Şirince tatili. En uzun yazım olmuş olabilir. İtiraf ediyorum ben yazarken çok sıkıldım. Okumazsanız bozulmam :D Gezi yazıları pek bana göre değilmiş sanırım. ( Maymun iştahlı olduğumu söylemiş miydim :)) Neyse efendim yukaridaki arkadaş da L'in dedesinin atı olmakta. Benden bu kadar, şimdi biraz temiz hava almalıyım. ( tamam abarttım :) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder